8 Aralık 2025, Pazartesi
12:06

VAR MI BÖYLE “PROJE”, VAR MI BÖYLE BİR “DÂHÎ?..”

VAR MI BÖYLE “PROJE”, VAR MI BÖYLE BİR “DÂHÎ?..”

Derebahçeli Ali Kayıkçı Yazdı...

VAR MI BÖYLE “PROJE”, VAR MI BÖYLE BİR “DÂHÎ?..” 

                             (“5 dakika tefekkür” ve “Malûmlar”a taşlama, mısra mısra haşlama):

 

* “27 Kasım 1899: Konya’dan Bağdat’a ve Basra Körfezi’ne ulaşacak olan ‘Bağdat Demiryolu’nun yapım imtiyazı, Osmanlı Devleti tarafından Deutshe Bank’a verildi. 

Sultan İkinci Abdülhâmid Hân’ın Bağdat Demiryolu Projesi, dünya çapında başlı başına bir olaydır. Bilindiği üzere Türkistan’da başlayıp Doğu’yu Batı’ya bağlayan en önemli ticaret yollarından biri ve başlıcası İpek Yolu ve Güneydoğu Yolu olarak anılan ve Cebelitarık’dan Afrika sahillerini kat ettikten sonra Ümit Burnu’ndan dolaşarak Hindistan’a giden, Türkiye üzerinden ve Bağdat-Musul istikametinden Medine’ye varacak demiryolu güzergâhı; ucuz ve rahat bir ulaşım imkânı sağlayacağı gibi, ticarî hareketi artırıcı, yer altı ve yerüstü zenginliklerinden yararlanma inkânını geliştirecekti. Bir yandan Musul-Bağdat-Medine fevkalâde imkânlarla merkeze bağlanırken öte yandan Musul ve Suriye üzerinden İran ve Pakistan’a ayrılacak hat, Türkistan’a kadar ulaşma fırsatı temin edecekti. 

İstanbul-Basra arasında yaklaşık 4 bin kilometreyi bulan bu proje, o zamana kadar gerçekleştirilen hemen bütün hatlardan daha büyük ve kapsamlıdır. Chicago’dan Los Angeles’a giden, o dönemde 2 bin 246 kilometre olan Santa Fe hattından ve Omaha’dan San Fransisco’ya giden Union Pasific Demiryolu’ndan daha uzundu. 

Bu önemli projenin uygulamasında karşılaşılan en büyük problem; o gün için devlete yüklediği ağır malî yüktü. Fakat Sultan (Abdülhâmid Hân)’ın dehâsı, onun da çâresini bulmuştu. Müslümanlar arası dayanışmayı sağlayacaktı. Bunun için projenin onlara gereği gibi anlatılması gerekiyordu. Sultan, plânını 1900 yılında açıklayınca gerekli paranın temini yolları arandı. Önce kendi şahsî servetinden 2,5 milyon altın bağışladı. Sivil ve asker devlet memurları,  aylıklarından % 10 vereceklerdi. Bütün dünyâ Müslümanlarına yapılan çağrı da semeresini verdi. Mısır Hidivi, İran Şahı, Maydarabat Nizamı, Okyanus adalarındaki Müslüman cemaat ve diğerleri yardıma koştular. Daha sonra İstiklâl Savaşımızda da yardımımıza koşacak olan Hintli Müslümanlar, büyük fedakârlık yaparak gerekli paranın üçte birini karşıladılar. Yardım toplamak için hazine pulu ve Düyun-ü Umumiye kanalı ile tahvil çıkarıldı. 

Sultan, hat boyu toprakları ‘Memâlik-i Şahâne’den sayarak alınıp satılmasına kesin yasak getirdi. Yabancılara topraklarda bir hak iddia etmemeleri için gizlice bir antlaşma yaptı. 

1904 yılına gelindiğinde 4 yıllık kısa bir dönem içinde 3,5 milyon altın toplanmıştı. Daha sonra bu rakam 15 milyon altına çıktı. 

Bir yandan dünyâ pazarlarına girmemizi sağlayan, öte yandan demir çelik üretimini artıran bu muazzam proje, tatbikat için Sultanın emri ile ‘Anadolu Demiryolları Kumpanyası’na verildi. Yabancıların her an bu güzel esere gölge düşürebileceğini hesaplayan Hükümdar, hatları mümkün mertebe (ülke sınırları) içerisinden geçiriyordu.

Asker, köylü, işçi olanlar dâhil; hatta 6 bin kişi çalışmaya başladı. Sonraları bu rakam 700 bine ulaştı. İşi bilen yabancılara (da) kilometre başı (belli) bir para verilerek (projenin) çabuklaştırılması sağlanıyordu.” (Kronolojik Kültür, Sanat ve Tarih Ansiklopedisi-Oğuz Çetinoğlu; İst. 2011, Vatan Gazetesi Yay. C. 4, sy. 3.276)

 

Saygıdeğer Okuyucularımız!..

“Bafralı Hemşehrimiz, Araştırmacı Yazar ve Ekonomist Ağabeyimiz Oğuz Çetinoğlu” tarafından kaleme alınan eserden aktarmış olduğumuz yukarıdaki bilgiler bizlere, “okul” sıralarında “târih bilgisi” diye üstünkörü öğretilen ve “haklıya hakkını teslim etmek” yerine kendi “bağnaz devrimci kafalar”ındaki “bâtıl”ları dayatmaya çalışan kalem ehlinin yazdıklarının ne kadar yanlı ve noksan olduğunu, bir kere daha göstermektedir.

Diyoruz ve bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Sizleri başbaşa bırakalım istiyoruz. Kalbi sevgi ve saygılarımızla…

= = = (***) = = =

“Gözler perdelendi” hep, “kalbler” de “mühürlendi”;

Batasıca “siyon”un, fendi “Sultan”ı yendi;

“N.F.K.”yı bir anla, niçin “Göksultan” dendi?..

Var mı böyle “proje”, var mı böyle bir “dâhî”;

“Asrın Son Güneşi”ydi, hem “Vallâhî billâhî!..”

 

“Gözler perdelendi” hep, onlarca yıl “uyuduk”;

“İlkokul”dan aldılar, “…sınıf-…okul” büyüdük; 

“Düşman” edildik “cedde”, “Zemzem’e kattık südük!..”

Var mı böyle “proje”, var mı böyle bir “dâhî”;

“Asrın Son Güneşi”ydi, hem “Vallâhî billâhî!..”

 

“Gözler perdelendi” hep, “okullarda bunlar” yok; 

“Devrimler/İnkılâblar”, “adam” sayısından çok; 

Köyde-şehir her yerde, “Halk Evleri/6 Ok!..”

Var mı böyle “proje”, var mı böyle bir “dâhî”;

“Asrın Son Güneşi”ydi, hem “Vallâhî billâhî!..”

 

“Gözler perdelendi” hep, “pireler deve” oldu; 

Sanma sakın “Ankara”, olan “her eve” oldu; 

“Bâtıl: Hakk gösterildi”, hep “seve seve” oldu!..

Var mı böyle “proje”, var mı böyle bir “dâhî”;

“Asrın Son Güneşi”ydi, hem “Vallâhî billâhî!..”

 

“Gözler perdelendi” hep, “kibrit göze tutuldu!;

“Yarım asırlık zulmet”, “Kur’ân’ım unutuldu”;

“..50’de ışık” doğdu, “Türkiye’miz kurtuldu!..”

Var mı böyle “proje”, var mı böyle bir “dâhî”;

“Asrın Son Güneşi”ydi, hem “Vallâhî billâhî!..”

 

KAYIKÇ’Ali diyor ki, “Resetle şu kafayı…

…Hak ve hakîkat varken, çekme yarın cefâyı…

…Allah’ı seven insan, sever M. Mustafa’yı!..”

Var mı böyle bir lider, var mı böyle bir “dâhî?..”

“Dücihân Güneşi’ydi, hem vallâhî billâhî!..”